Denkleştirme Davası İle İlgili  Yargıtay Kararları

Denkleştirme Davası İle İlgili  Yargıtay Kararları

  • Yargıtay 14. Hukuk dairesi 2016/9034 esas, 2019/3584 karar sayılı kararında ‘’İade edilecek mal varlığı yönünden seçim hakkı davalınındır; ister aynen iade eder, isterse bedelini öder. Miras payının aşan kısmının davalıda kalması miras bırakanın iradesinden anlaşılıyorsa, aşan kısım için iade istenemez. Denkleştirme, denkleştirme anındaki değere göre yapılır. Denkleştirmede sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır. Islah olmadıkça ya da terditli dava açılmamışsa kendiliğinden tenkis davasına dönüşmez.’’ demiştir.
  • Yargıtay 14. Hukuk dairesi 2016/612 esas, 2016/5950 karar sayılı kararında ‘’Murisin çocukları için yaptığı eğitim ve öğretim giderleri mirasta denkleştirmeye tabi değildir. TMK’nın 674. maddesi gereğince “Çocukların eğitim ve öğrenimi için yapılan giderler sebebiyle geri verme yükümlülüğü, murisin aksini arzu ettiği ispat edilmedikçe, ancak alışılmış ölçüleri aşan kısım için mevcuttur.” Madde metni aynı Kanun’un 669/2 maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde murisin torunları için yaptığı eğitim ve öğrenim harcamalarının denkleştirmeye tabi olduğu açıktır. Bu nedenle, murisin davalı …’in üniversite öğrenimine yaptığı katkısı denkleştirmeye tabidir. Dolayısıyla, murisin katkı miktarı bulunarak terekeye iadesi gerekir.’’ demiştir.
  • Yargıtay 14. Hukuk dairesi 2016/9034 esas, 2019/3584 karar sayılı kararında  ‘’Mirasta denkleştirme davalarında, sadece yasal mirasçı aleyhine denkleştirme talebinde bulunulabilir, yasal mirasçı olmayanlara yapılan kazandırma denkleştirmeye tabi değildir. Miras bırakandan sağlar arası kazandırma olmalıdır. Ölüme bağlı tasarrufla yapılan kazandırma denkleştirmeye tabi değildir. Kazandırma karşılıksız olmalıdır. Kazandırma, miras payına mahsuben (iadeye tabi olarak) yapılmalıdır. Bağış amaçlı yapılan kazandırmalar denkleştirmeye (iadeye) tabi değildir, bu nedenle miras bırakanın bağış amacının olup-olmadığı ayrıntısıyla araştırılmalıdır. İade, terekeye yapılır, davacı mirasçının miras payı oranında iade yapılmaz. Altsoya yapılan kazandırma aksi miras bırakan tarafından açıkça belirtilmemişse karine olarak denkleştirmeye (iadeye) tabidir. Altsoya yapılan sağlar arası kazandırmanın denkleştirmeye tabi olmadığını davalı (altsoy) ispatlamalıdır. Altsoy dışındaki yasal mirasçılara yapılan kazandırma, karine olarak denkleştirmeye (iadeye) tabi değildir. Altsoy dışındaki yasal mirasçıya yapılan kazandırmanın Denkleştirmeye (iadeye) tabi olduğunu davacı ispatlamalıdır. Miras bırakanın iradesinin denkleştirmeye (iadeye) tabi olup olmadığının ispatı şekle tabi değildir, her türlü delille ispatlanabilir. İade edilecek mal varlığı yönünden seçim hakkı davalınındır; ister aynen iade eder, isterse bedelini öder. Miras payının aşan kısmının davalıda kalması miras bırakanın iradesinden anlaşılıyorsa, aşan kısım için iade istenemez. Denkleştirme, denkleştirme anındaki değere göre yapılır. Denkleştirmede sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır. Islah olmadıkça ya da terditli dava açılmamışsa kendiliğinden tenkis davasına dönüşmez.’’ demiştir.
  • Yargıtay 14. Hukuk dairesi 2016/15900 esas, 2019/5589 karar sayılı kararında  ‘’Somut olayda, davacı mirasta denkleştirme talebinde bulunmuş olup, Türk Medeni Kanununun 669. maddesi uyarınca mirasta denkleştirme istemi mirasın paylaşılması tamamalanana kadar gerçekleştirlebilir. Başka bir anlatımla mirasta denkleştirme, mirasın paylaşılmadığı süre boyunca zamanaşımına uğramaz. Mirasın paylaşıldığı ve murisin öldüğü tarihten dava açma tarihine kadar yasal zamanaşımı süresi tamamlanmadığından mahkemece esas hakkında bir hüküm kurulması gerekirken, davanın Türk Medeni Kanununun 565. maddesine göre tenkis isteği olarak değerlendirilip, bu itibarla hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir. ‘’ demiştir.
  • Yargıtay 14. Hukuk dairesi 2016/7583 esas, 2019/2199 karar sayılı kararında  ‘’Somut olayda, mirasta denkleştirme talep edilmiştir. Birleştirilmesine karar verilen … 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/415 Esas sayılı dosyada ise davalıya ait 1 numaralı bağımsız bölümün davacıların miras hisseleri oranında tapu iptali ve tescil talep edilmiştir. UYAP üzerinden yapılan araştırmada … 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/415 Esas sayılı dosyada karar verildiği, temyizen Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2016/17625 sırasına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Davaların tarafları aynı olsa da, davaların konuları ve hukuki sebepleri farklı olup mirasta denkleştirme davasının tapu iptali ve tescil davasıyla birleştirilmesi doğru değildir. Mahkemece, işin esasına girilip tarafların delilleri toplanıldıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. ‘’ demiştir.
  • Yargıtay 14. Hukuk dairesi 2016/9034 esas, 2019/3584 karar sayılı kararında  ‘’Davacı vekili, 11.04.2014 tarihinde Demans hastası iken ölen mirasbırakan … ‘in ölmeden önce Türkiye İş Bankasındaki hesabından 30.000TL çekerek davalıya verdiğini, müvekkilinin miras payına denk gelen 8000TL’nin mirasta denkleştirme kuralları gereğince müvekkiline iadesini istemiştir. Davalı vekili, murise müvekkilinin baktığını, murisin evinin elektrik, su, doğalgaz gibi ihtiyaçlarını da müvekkilinin karşıladığını, otomatik ödeme talimatı verdiğini, bu nedenle olsa olsa yapılan işlemin bakım karşılığı verilmiş olarak kabul edileceğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Somut olayda, mirasbırakana ait hesaptan çekilen paranın davalı …’e verildiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Davalı, bu paradan mirasbırakanın gerekli giderlerini karşıladığını savunduğundan bu savunmaya münhasır olarak taraf delilleri toplanarak davalı …’in mirasbırakan için yaptığı harcamaların tespiti gerekir. Bu doğrultuda öncelikle davalı … tarafından belgelendirilebilen masraflar belirlenerek, belirlenemeyen masraflar için hayatın olağan akışına göre yapılabilecek giderler bilirkişiye tespit ettirilerek bu miktarın …’e nirasbırakan tarafından yapılan ödemeden mahsubu ile kalan miktar üzerinden davacının miras payı oranında denkleştirmeye karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile eksik araştırma neticesinde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir. ‘’ demiştir.

1-) YİBK, T: 01.04.1974, E: 1974/1, K: 1974/2:

Bkz. madde 565.

2-) Y. 2. HD, T: 18.07.2011, E: 2011/9794, K: 2011/12587:

“… Mirasbırakan tarafından sağlığında eşine yaptığı kazandırma, açıkça iadeye tabi olduğu belirtilmedikçe kural olarak iadeye tabi tutulamaz. Davalı eşe yapılan kazandırma Türk Medeni Kanunu’nun 669/2. maddesinde sayılanlardan değildir. Bu durumda karşılıksız kazandırmanın miras payına mahsuben yapıldığın(ı) ve iadeye tabii olduğunu davacı her türlü delille kanıtlayabilir. Öyleyse ispat yükü davacıdadır. …”

3-) Y. 2. HD, T: 09.04.2009, E: 2009/625, K: 2009/6776:

“… Yasal mirasçılar, miras bırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler (TMK m. 669/1). Bu hükme göre, altsoy dışındaki yasal mirasçıların miras bırakandan elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaların denkleştirmeye (iadeye) tâbi olması için, bunların miras payına mahsuben verildiğinin kanıtlanması gerekir. Davacı, miras bırakanın 18.04.2005 tarihinde davalı (eşine) aktardığı paranın, miras payına mahsuben verildiğine ilişkin bir delil getirememiştir. O halde, davalıya aktarılan para ile ilgili denkleştirme isteğinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. …”

Not: Kararın diğer kısmı için bkz. madde 637.

4-) Y. 1. HD, T: 06.04.2004, E: 2004/729, K: 2004/3857:

“… Mahkemece, davacıların, kök miras bırakan Mustafa’nın ölüm tarihi olan, 09.02.1966 tarihinde mirasçı olmadıklarından dava açma hakları bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Davada ileri sürülen iddianın niteliği itibariyle çözüme kavuşturulması gereken husus, davaya konu temliki işlemin yapıldığı tarihte başkaca mirasçıların varlığına karşın kök murisin ölüm tarihinde davacıların miras bırakanlarının sağ olmaları sebebiyle henüz mirasçı sıfatını kazanamamalarından dolayı 01.04.1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulup bulmayacağı ve davacılar tarafından temliki işlemlere ilişkin iptal davasının açılıp-açılmayacağı noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere, uyuşmazlıkta uygulama yeri olan İnançları Birleştirme Kararında (bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malını gerçekte bağışlamak istediği halde tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıkladığının gerçekleşmesi durumunda saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların görünürdeki sözleşmenin muvazaalı olduğunu ve gizlenen bağış sözleşmesinin de biçim koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecekleri, bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için düzenlenen Medeni Kanunun 565 (eski 507) ve 669 (eski 603) maddelerinin sağladığı haklara etkili olamayacağı) öngörülmüştür. Gerek kararın gerekçesinden, gerekse bağlayıcı olan sonuç bölümünden böyle bir davanın miras bırakanın ölüm tarihinde mirasçılık sıfatını taşıyanların açabileceğini kabul etmek olanağı yoktur. Aksine “miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar” denerek o tarihte mevcut ve sonradan ortaya çıkabilecek mirasçılar bakımından ayrım yapılmış değildir.

Nitekim 22.05 1987 tarih 4/5 sayılı İnançları Birleştirme Kararının sonuç bölümünde de “miras bırakanın yaptığı temliki tasarruflardan zarar gören mirasçıların” dava açabilecekleri belirtilmiştir.

Öte yandan, Medeni Kanunun 580. maddesi uyarınca “mirasçı olabilmek için miras bırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ olmak şarttır. Mirasın açıldığı anda sağ olan mirasçı sonradan ölürse onun miras hakkı kendi mirasçılarına kalır” hükmü getirilmiştir.

Medeni Kanunun değinilen açık hükümleri karşısında ve istikrar kazanmış Yargıtay İçtihatlarında murisin temliki işlemi yaptığı tarihteki çocukları ve bundan sonra ana rahmine düşen çocukları (mirasçıları) arasında dava açma hakkı yönünden bir fark gözetilmemiştir. Bunun yanısıra miras bırakanın başka bir mirasçısının muvazaa nedeniyle dava açıp, tapu kaydının iptali ile terekeye döndürülmesini sağladığı takdirde temlik tarihinden sonra mirasçı olan kişinin o taşınmaza payı oranında malik olacağı da kuşkusuzdur. …”